3 Eylül 2013 Salı

Anı yaşamak

“Anı yaşamak”...İlk bakışta 1960’ların “Çiçek Çocukları”nın felsefesini yansıtan ütopik bir kelime gibi geliyor değil mi? Ya da eski “anı”ları yaşamak. Ya da ulu ve veli insanların yaşayabileceği çok mistik bir deneyim. Doğru cevap hiçbiri değil.
Anı yaşayabilmek herbirimize mahsus olan ancak maalesef farkında bile olmadığımız ve unuttuğumuz bir beceri. Daha doğduğumuz gün bu muhteşem beceriye sahibiz. Ve zamanla bunu unuyoruz. Çocukları düşünün. Gece geç saate dek oyun oynayan ve yorgunluktan kafayı yatağa koysa anında uyuyacak olan o çocuk, arkadaşları eve gidene dek bahçede zıplar oynar. Yetişkin insan yorgunluk hissedince durur dinlenir ama çocuk yorgun hissetmez. Ne zaman arkadaşları gider o an eve gelir ve yatağa uzanır. Ama bir diğer arkadaşı onu çağırmaya dursun, hemen kalkar o hal ile bile yeniden oynar. Biz büyükler ise binbir bahane üretir kalkmayız bile. Çocuk her yaptığı işe konsantredir. Bebekler de öyle. Bebekler bir işi defalarca sıkılmadan yapar durur, keyif alır ve öğrenir, sonra diğer işe geçer. Normal durumda kafaları nettir, sakindir, dolu değildir.
Anı yaşayabilmek ile anlatmak istediğim aynı bir çocuk saflık ve berraklığında herhangi bir şeyi yaparken açık, saf ve net bir zihinle yapılan işe odaklanmak ve o mekandaki tüm koşulları, insanları, dekorları, detayların farkına varabilmek ve hissedebilmektir. Bu bir odaklanma meselesi. İnsan zihni bir maymun gibi daldan dala atlayan fikirlerle doludur. Bir dakika önce bir şey düşünürsünüz sonra bir türev fikirden başka bir fikre zıplar, nerede olduğunuzu unutursunuz. Buna “maymun zihin” deniyor.  
Maymun zihin odaklanmamış bir zihindir. Fikir fikri açar hatta dışarıdan bir araba sesi gelir hemen arabalarla ilgili bir şey daha düşünülür ve konu sapar gider Hatta araba sesi yakın süre önce sizde duygusal bir iz bırakmış bir konuyu bile tetikler ve kafanızda dakikalarca hesaplaşma ve suçlama yaparsınız. Sonra yan odada çalan ama başkasının açtığı telefonun sesi sizi belki de oğlunuzun doğum haberini aldığınız ana sürükler ve bir anda mutlu olursunuz. Rüzgar önünde öylesine yuvarlanıp giden yapraktır sanki düşünceleriniz...hiç bir kontrolünüz yoktur. Maymun zihin adı gibi zihni maymun eder ve odaklanmamış bir zihnin ürünüdür. Patanjali’nin yoga sistemine göre 12 saniye hiçbir şey düşünmemek başarılı bir meditasyonun ilk aşamasıdır ve sonra bu süre uzar gider. Gerçekten 12 saniye bir şey düşünmemeyi deneyin ne denli zor anlayacaksınız. Ancak pratik ile zihin eğitilebilir ve 12 saniye ve ötesi “sessiz zihin hali”ne ulaşılabilir.
Ancak resim yapmak, gitar çalmak, bahçe ile uğraşmak, spor yapmak, namaz vs gibi anlarda tek bir işe odaklanan zihin, meditasyon ile sağlanmak istenen sessiz zihin haline erişir ve zihin susar. Herkes hayatında birçok kez anı yaşar ama bunun farkına varmaz bile. Önemli olan bunu bilinçlice yaşamaktır. O işi nasıl yaptığınızı bile farketmezsiniz ve bilinçaltınız sizin için o işi sessiz zihin haline rağmen yapar. Tek bir işe odaklanmış zihin her anı bir meditasyon sakinliği ve süküneti ile yapmanıza yardımcı olur. O an ne geçmişteki olaylar ve duygusal yükleri vardır, ne de gelecek kaygısı. Sadece o an yapılan iş, mekan ve siz. Tabii burada bir sanatçının ilham rüzgarı içinde dalıp gittiği ve kendisini ve çevresini unuttuğu o kozmik bilinçle birleşme anlarından bahsetmiyorum. Burada bahsettiğim bir işe odaklanarak sessiz zihin haline ulaşılan bir durum ve bu durumda hala yaşadığınız anı ve mekanı sonuna dek canlı, berrak bir şekilde yaşıyor ve o an ve mekandan bir huzur alıyorsunuz.  Her detayı çabasız hatırlıyorsunuz.
Odaklanmayan insan nasıl yaşar? O an bir işe odaklanan kişinin ne denli odaklandığı bile meçhuldur. Bir önceki gün patronuyla yaşadığı sorunları kafasında döndürür dolaşır ama işini kısmi motivasyonla yapar. Ya da gelecek ay yapacağı yüklü kredi ödemesiyle dolu bir kafayla. Ya da katıldığı toplantıda bir sonraki toplantı için hazırlanır ve o anki toplantıya zihnen katılmaz. Maymun zihni her an onunla birlikte yaşar ve hatta uykusunda bile rüyalarına korkuları ve kabusları olarak girer. Mutsuzdur ve mutluluğu geçici keyif ve zevk anlarında arar.
Ama anı yaşayan kişi yaşadığı her saniyeye odaklıdır, yaptığı işe tam konsantredir, o işi bir samuray kusursuzluğu ile yapar, ne kaplumbağa hızında değerli zamanı harcar ne de tavşan gibi dili dışarıda aceleyle koşarak keyif almadan ve farkındalıksız o işi yapar, telaşla değil uygun hızda ve verimli bir şekilde yapar. Yargılama, korku, endişe yoktur, kabul vardır. Çok ilginçtir ki o anlarda sakarlık vs olmaz ve sanki insanın önündeki tüm engeller ortadan kalkar ve her şey başarman için sana yardım eder. Yaşadığın her saniyeden keyif alır ve mutlu olursun ve bu keyif doğayı, Yaradanı ve çevrendeki insan olsun ister obje olsun her şeyi takdir etmeni sağlar. Aldığın her nefes için minnet edersin.
Anı yaşamak bir samadhi, nirvana, mokşa hali değil ancak bu yolda girmek için bir basamak. Anı nasıl yaşarsın peki? Bu da bir sonraki blog konusu...
Yaşamınızda her an sağlık, mutluluk, huzur dolu yaşayın, sevgi ve barış içinde kalın, ahenkli ve dengeli olun.
Sevgiler,
Kenan
Copyright © 2013  Yayın hakları Kenan Kolday'a aittir, izin alınmadan kullanılamaz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder